hayal et tasarla, yenilikçi ol, ilerle...

Dünden Bugüne Robotik Dünyası


Dünden Bugüne Robotik Dünyası

Milattan çok öncelere gittiğimizde Sümerlilerin mucizevi icadı ile karşılaşıyoruz: TEKERLEK! Amerikalı arkeolog Speiser, Gawra’da, M.Ö 3000 – 2500 yıllarına ait tekerlek kalıntılarına rastladığında aşağı yukarı hangi tarihlerde ortaya çıktığına dair fikir yürütebildik. Bir diğer İngiliz arkeolog Woolley ise Ur’da, M.Ö 2950 yılına ait bir mezardan tekerlek çıkarttığında tekerleğin M.Ö 3000’li yıllarda kullanıldığına dair görüşlerimiz kesinleşti. Peki, biz günümüze kadar olan robot teknolojisini anlatmaya başlarken neden tekerlek ile girizgâhımızı yaptık, onu ifade edeyim.

Robotların Oluşumu

Öncelikle günümüzdeki bizim anladığımız tarzda robotların ortaya çıkabilmesi için önce onların ataları sayılan mekanik sistemlerin ve makinelerin var olması gerekiyordu. Mekaniği dünyaya getiren o mucizevi varlık ise tekerleğin ta kendisidir. Mısırlıların, Yunanlıların, Romalıların kendi dönemlerinde daha da geliştirerek kullandığı tekerlek, ulaşımın yanı sıra günümüzde kullandığımız makinelerin çoğundan tutun da saatlere, yel değirmenlerine, buhar makinelerine, otomobil ve bisikletlere kadar hayatımıza dâhil olan tüm bu ürünlere öncülük etmiştir. Çünkü tekerleğin iskelesine bağlı olan çarklar dönme eylemini sağlamıştır ve tüm bu mekaniğin özünü oluşturan dönme mekanizmasının başlangıcı tekerleğin işlevselliğinin geliştirilerek hayatımıza entegre edilmesi ile gerçekleşmiştir.

Otomat Güvercin

Böylece robotların atası dediğimiz mekanik doğup gelişme fırsatı bulmuştur. Milattan önce mekaniğin kapıları aralanırken Platon’un da yakın arkadaşı olduğu bilinen ve Tarantolu (İtalya’ da bir şehir)  ARHİTAS (M.Ö d:428- ö: 347) karşımıza ilk robot örneği ile çıkıyor. O zamanlar robot kelimesi daha var olmamış, robot kelimesinden önce bu işlevsellik otomat gibi kelimelerle açıklanıyordu.  Adına GÜVERCİN dediği mekanik tasarımında matematik ile mekaniği ilk kez birleştiren,  tarihteki ilk robotu yani otomatı oluşturan ARHİTAS, icadını buhar gücü ile çalıştırmıştı.

Yapmış olduğu mekanik kuş, buhardan aldığı güç ile 200 metre kadar kendi kendine kanat çırpıp uçabiliyordu. Erken pisagorcu geleneğin son temsilcisi matematikçi, devlet adamı ve filozof olan ARHİTAS’ın bu icadı tarihteki ilk robot olmanın yanı sıra kuşların uçuşu ile ilgili yapılan ilk bilimsel çalışmalardan da biridir. Milattan sonraya geldiğimizde ise otomat sistemlerin oluşabilmesi adına gelişecek olan makineleşmenin temeli buhar teknolojisi ile atılacaktı ve ilk adımı İSKENDERİYELİ HERON (M.S d: 10 – ö:70) atmıştı.

Antik Çağ Dünyasının En Büyük Mucitlerinden Biri: Heron

Mısır’ın İskenderiye şehrinde yaşamış olan Yunan matematikçi ve mühendis olan HERON, mekanik okulun kurucularındandır ve antik çağ dünyasının en büyük mucitlerinden biridir. Geleneksel biliminde öncüsü kabul edilen Heron, bir buhar tirübünü icat ederek buhar makinelerinin tarihteki ilk örneğini vermiştir. Fakat o dönemin şartlarına göre bu mekanik sistem çok ilgi görmese de 1698 yılına gelindiğinde THOMAS SAVERY buharla çalışan ve madendeki suyu dışarıya atmak için kullanılan bir tulumba yaparak buharlı makinelerin ortaya çıkışını güçlendirdi. Asıl kabul edilen gelişim ise 1781 de gerçekleşti. JAMES WATT, buhar motoru patentini alarak insanlık tarihini etkileyecek en büyük teknolojik atılımlardan birini yapmış oldu.

Makine Çağının Başlangıcı

Makine çağının başlangıcı James Watt’ın geliştirdiği buharlı makineler kabul edilmektedir. Bu gelişimin ardından 1807 yılında İngiliz mühendis Robert Fulton, yelken ya da kürek kullanılmadan, akıntı ve rüzgâra karşı ilerleyen tarihteki ilk buharlı gemiyi yaparak buhar teknolojisinin gemilerde uygulanmasının temelini attı.  1812 de ise buhar teknolojisi lokomotiflere uygulanırken, gemilerde bu teknoloji daha da geliştirilerek 1840’da ilk düzenli okyanus ötesi buharlı gemi seferleri başladı.

Sanayi Devrimi

Buhar makinelerinin yaygınlaşması ile başlayan birinci sanayi devrimini on dokuzuncu yüzyılda elektriğin ve seri üretim bantlarının icadı ile ikinci sanayi devrimi izledi. Tüm bu mekaniksel gelişimler insanların otomat ile daha da yakınlaşmasına ve git gide robot teknolojisinin doğmasına zemin hazırladı. Aslında geliştirilen bu mekanik sistemler için robot fonksiyonlarının geçmişteki temsilcisi ve robotların evrimleşmemiş hali de diyebiliriz.  İlerleyen zamanlarda nüfusun artması, alışkanlıkların değişmesi ve dünya düzeninin o zamanın şartları dâhilinde gelişen teknolojisiyle farklılaşarak, giderek halkın hızlı üretim isteğinin artması nedeniyle binlerce makine insan gücünün yerini almaya başlamıştı.

Robot Kelimesiyle Tanışıyoruz

1920 senesine gelindiğinde daha önceden hiç kullanılmamış bir kelime Çek yazar Karel Čapek tarafından R.U.R adlı eserinde kullanılmıştı. Açılımı “Rosumovi Umělí Roboti” olan yani Rossum’un Evrensel Robotları anlamına gelen bu eserde İLK KEZ ROBOT KELİMESİ KULLANILMIŞTI. Robot kelimesi Çek dilinde İŞÇİ anlamına geliyordu. Ardından 1927 senesinde Halit Fahri Ozansoy tarafından “Alemşümül Suni Adamlar Fabrikası” olarak tercüme edilmişti.

Dünya Sineması Robotlar ile Tanışıyor: METROPOLİS

1927 senesinde karşımıza bir de bir bilim kurgu filmi çıkıyor: METROPOLİS. Yönetmenliğini Fritz Lang’ ın yapıp senaryosunu eşi Thea von Harbou’nun yazdığı ve dışavurumcu Alman sinemasının en iyi örneklerinden kabul edilen bu filmde ilk kez İNSAN GÖRÜNÜMLÜ ROBOT karakteri ile karşılaşılmıştır. Fütürizm ve makine estetiğini barındıran bu filmde robot fikrinin yavaş yavaş meydana geldiğini de görebiliyoruz. 1940’lı yıllara geldiğimizde ise Amerikalı bilim kurgu yazarı ISAAC ASİMOV’ un robot kelimesinden ROBOTİK KELİMESİNİ TÜRETEREK İLK KEZ KULLANDIĞINI görüyoruz. Bu kelime daha sonra robot teknolojisiyle alakalı tüm alanları kapsayan bir tanım olarak literatüre girmiştir. 1939-1945 yılları arasında yaşanan ikinci dünya savaşı sürecinde ise Nazi Almanyası tarafından gizli mesajların şifrelenmesi ve tekrar çözülmesi amacı ile oluşturulan şifre makinesi yani ENİGMA bir nevi bilgisayarın da ilk örneğidir.

İkinci sanayi devrimi içindeki dünyayı üçüncü sanayi devrimi ile tanıştıracak olan ve robot teknolojisinde ilerlemeyi sağlayacak olan dijital teknolojilerin filizlendiği bu dönemde ENİGMA projesinde çalışan ELON TURİNG ve THOMAS FLOWERS, DÜNYANIN İLK PROGRAMLANABİLİR BİLGİSAYARI OLAN COLLOSUS’ u 1944 de tasarlamışlardır. 1954 yılına gelindiğinde ise karşımıza ROBOTİK BÜYÜKBABASI unvanlı GEORGE DEVOL çıkıyor. Amerikalı mucit George Devol, İLK ENDÜSTRİYEL ROBOT olan UNIMATE’ i tasarlamıştır. Ardından 1956 da George Devol ve Joseph F. Engelberger “UNIMATION INC” adlı DÜNYANIN İLK ROBOT FİRMASINI KURDULAR.  1958 de satış amaçlı İLK TİCARİ ROBOT üretilirken, 1963 yılına gelindiğinde ise bilgisayar denetimli, altı eklemli ilk yapay kol (rancho arm) geliştirildi.

Görme Yeteneği Olan İlk Gezer Robot: SHAKEY

1967 de Japonya, ilk kez robot ithal ederek robot teknolojisini kullanmaya başlarken, 1968 de Stanford Araştırma Enstitüsü’nde SHAKEY isimli, GÖRME YETENEĞİ OLAN İLK GEZER ROBOT üretildi. Bu gelişmelerin ardından dijital devrim adı verilen üçüncü sanayi devrimi 1970 yıllarında kendini gösterdi. Artık otomasyon sistemler, bilgisayar destekli tasarımlar üretimin, dünyanın, insanlığın daha da içine doğru girmişti.

Uzay Çalışmalarında Robot Teknolojisi

Dijital devrimin üretime dâhil oluşunun ilk yıllarında uzay çalışmalarında robot teknolojilerini görmeye başladık. Bu çalışmalara 20 Ağustos 1975’te Viking 1’in fırlatılmasının ardından, 9 Eylül 1975’te Viking 2’nin de Mars‘a olan yolculuğuyla başlandı. Viking 1, 19 Mayıs 1976’da; Viking 2 ise 7 Ağustos’ta Mars‘ın çekimine girmesine rağmen, araçların Mars‘a tam anlamıyla iniş yapması 20 Haziran 1976 ve 3 Eylül 1976’da gerçekleşti. Görev sonunda Mars yüzeyinin çeşitli haritaları (termal, kimyasallar, fiziki haritalar) oluşturuldu. Toprak incelendi. Ölçümler yapıldı. Yaşam kanıtı için deneyler yapıldı. Mars‘ı dünyalaştırma için yeterlilikler araştırıldı.

STAR WARS

O tarihlerde bizim şu an hayal ettiğimiz o insansı, konuşan, hareket eden robotları göremesek de yirminci yüzyılda giderek buna yaklaşıyorduk. Üçüncü sanayi devrimi dijital teknolojinin hâkimiyeti ile sürerken yıllar içinde geliştirilerek ortaya çıkacak olan yapay zeka ile günümüz robotlarına merhaba diyecektik. O zamana dek ise ilerleme devam etti.

1977 yılına gelindiğinde ASEA isimli Avrupalı bir robot firması iki ayrı boyutta robot üretimine başlarken aynı yıl yayımlanan STAR WARS isimli sinema filmindeki C3PO ve R2D2 robot animasyonları sayesinde ROBOT KELİMESİ GENİŞ İNSAN KİTLELERİNE YAYILDI. 1978’de ise PUMA isimli bir robot üretilerek pazarlanmaya başlanırken, 1979 ve 1984 yıllarında GEZER ROBOTLAR ÜRETİLDİ.

Giderek gelişen robot teknolojisinde ülke olarak da ileri seviyede olan Japonya’da kırktan fazla, ABD’ de ise on iki civarında robot firmasının 1990’lı yıllara gelindiğinde kurulduğu görülmektedir.  1998’ de robot oyuncak FURBY piyasaya çıkarken, 1999’da ev oyuncak hayvanı olarak piyasaya sürülen AİBO tasarlanmıştır. Milenyum yılına girdiğimizde ise bizi insan görünümünde, sırtında çantasıyla bir astronota benzeyen ve HONDA tarafından piyasaya sürülen robot ASİMO karşılamaktadır.

2008’ e gelindiğinde ise PHONİX isimli NASA robotu Mars’a araştırmalar yapmaya gitmiştir. (1976 da Viking 1 ve Viking 2 isimli iki robot kol Mars’ı araştırmak için gönderilmişti.) Giderek üçüncü sanayi devriminden dördüncü sanayi devrimine doğru yaklaşırken artık evde, işte, her yerde robot teknolojisinin hâkimiyetini insanoğlu hayatında görmeye başlamıştı. 2011 yılı sonunda Almanya’ da gerçekleşen Honnover Fuarı’nda dördüncü sanayi devrimine geçildiği duyuruldu. Siber – fiziksel sistemlerden oluşan, yapay zekâ ile nesnelerin ve hizmetlerin internetini içeren, akıllı fabrikaları bünyesinde barındıran bu devrim robot teknolojisinin insan hayatı üzerinde de en etkin olacağı dönemin kapısını aralamıştı.

Artık robotlar akıllı olabilecek, insanların yaptığı işleri yapabilecek ve belki de İnsan 2,0 (https://edebialem.com/mayis-2022/mucizelerinizi-gelecege-bulastirin/) formatı ile bizde onlara benzeyerek birbirimizin içinde birleşik bir tür olarak devam edeceğimiz geleceği ellerimizle tasarlayacaktık. Bu süreçte ilerleyen teknoloji bilimi 2014’e geldiğinde bizi Japonya’ da HABER BÜLTENİ SUNAN İNSAN GÖRÜNÜMLÜ BİR ROBOT ile tanıştırdı.

2015’ de ise SİNEMA SEKTÖRÜNDE İLK KEZ BİR ROBOTA ROL VERİLMİŞTİ. İNSAN gibi görünüp ROL YAPABİLMESİ için özel olarak tasarlanan “GEMINOID F” isimli bir robot, SAYONORA filminde “LEONA” adlı karakteri canlandırarak tarihe geçti. 2016 da ise HANSON ROBOTICS tarafından SOPHİA adlı robot tanıtıldı. SOPHİA, tüm dünyanın ilgi odağı olurken aynı zamanda Suudi Arabistan, 25 Ekim 2016’da Riyad’da düzenlenen Geleceğin Yatırım Girişimleri adlı etkinlikte Sophia’ya vatandaşlık verildiğini duyurmuştu. Robotun vatandaşlığı 2017’de resmileşmişti.

Suudi Arabistan’ın bu hamlesi sonrası Sophia, dünyanın vatandaşlık verilen ilk robotu unvanını almıştır. Kadın görünümündeki robot SOPHİA, ileri derecede öğrenme yetisine ve yapay bir zekâya sahip olmasının yanı sıra insanları tanıyabiliyor, anlık cevaplar verebiliyor ve duygularını bizlerle paylaşabiliyordu. Bankacılık, medya ve eğlence sektörü ile ilgilenen Sophia, bir aile sahibi olup çocuk sahibi bile olmak istediğini söylemiştir. Sophia’nın ardından günümüze yaklaştıkça endüstriyel robotlardan ziyade artık humanoid yani insansı robotların gelişimi odak noktasına yerleşmişti.

İnsanlar ve Robotlar Yan Yana

Yıllarca bilim kurgu filmlerine, hikâyelerine konu olan ve robotlarla insanların karşı karşıya veya yan yana olduğu o dünya artık hayal değil bir bir gerçek oluyordu. 2021 senesindeki gelişmeler ise heyecan verici olmasının yanı sıra insani özellikleri baskın robotları gördükçe biz insanların tüylerini diken diken eden, içimizi ürperten cinsten değil desem, yalan olmaz. Özüne bakıldığında mekanik akıllı bir yapı ama her nedense biz insanlara benzeme oranı artıp aynı zamanda robot olduğu gerçeği bizde tuhaf bir içsel gerilim yaratabiliyor. Asimo, Nao, Topıo, Kirobo, Atlas, Rashmi, Sophia’nın ardından insani özellikler taklit edilerek oluşturulmuş humanoid robotlar daha ileri seviyede geliştirilmeye başlanmıştır.

2021 yılında artarak devam eden bu gelişimde bizi asıl ürperten belki de o gerçekliğin artmasıdır. İngiltere merkezli Engineered Arts, insansı robotu (humanoid) Ameca’ yı tasarladığında jest ve mimikleriyle o kadar çok dikkat çekmişti ki ilk bakışta insan – robot karışımı bir tür olarak dahi algılanabilirdi.  Aynı yıl Rus robot şirketinin geliştirdiği hiper – realistik robotları ise şaşkınlık yaratırken, laboratuvarlarında insansı robotların daha sahici görünmeleri adına hiper gerçekçi deriler geliştirmek üzere çalışmalar yapmaktadırlar. 2021 senesinde geçmişe nazaran daha ileri seviyede gelişmiş bu humanoid robotların yanısıra biz insanları hayrete düşüren bir diğer çalışma ise XENOBOT’ tur.

XENOBOT

Şimdiye dek yapılan humanoid robotlarda gerek fiziki gerek jest ve mimik açısından ve davranış yönünden insanlara benzetilmeye çalışılan robotlar tasarlanırken akıllara üreyebilmeleri gelmiş miydi, derseniz, cevabı evet olacak. XENOBOTLAR üreyebilen biyolojik robotlardır. Nasıl mı oluştular? Mekanik bir varlık nasıl olur da ürer? Dediğinizi duyar gibiyim. Kısaca bu sorulara da cevap vermek istiyorum. Öncelikle, biyolojik robot olduğunu söylemiştim yani işin içinde bir canlıda var. O canlı türü ise AFRİKA PENÇELİ KURBAĞASININ EMBRİYOLARINDAN ELDE EDİLEN KÖK HÜCRELERİNDEN ÇIKARILAN DERİ VE KALP HÜCRELERİDİR. 

2019 da başlanılan çalışmalarda öncelikle olarak kalp kası hücresinden ve deri hücresinden yeni bir organizma inşa edildi. Kalp kası hücresinin kasılıp gevşemesi bir nevi mekanik bir görev üstlenmekteydi. Deri hücreleri sayesinde de çevreleri ile etkileşim gerçekleştirebildiler ve buna XENOBOT 1,0 denildi. Ardından gelişmiş hücrelerin insan eliyle birbirine yapıştırılması gerekiyordu ve insanoğlu bunu da başararak XENOBOT 2,0’ı elde etti. Evrimsel algoritmalar ile evrimsel robotik devreye girip yapay zekânın da belirginleştiği saha da XENOBOT 3,0 ortaya çıktı. Artık üreyebilen bu biyolojik robotlara algoritmalarla oluşturulan komutlar yüklenebilecekti.  Kullanılan evrensel algoritmaların aracılığıyla belirli bir görevi gerçekleştirmek için 2021 de son hali tasarlanan XENOBOT’ u 2022 de geliştirilmiş bir humanoid robot takip etti: CYBERONE.

CYBERONE

Çinli teknoloji devi Xiaomi’nin geliştirdiği CyberOne isimli robot tam kırk beş insani duyguyu algılayabilen, yapay zekâ teknolojisi ile donatılmış ileri seviyede insansı bir robottur. Tüm bu gelişimler 1,0 olan insanlığın 2,0’a giderken inşa edilmiş köprüleridir diyebilir miyiz, bilmiyorum. Ama tüm bu gelişimlerde denge ve kontrolün en önemlisi olduğunu düşünmekle birlikte geleceğin robotik atmosferi altındaki yaşamayı kaygılarımın arasından sıyrılıp tez canlı bir merakla bekliyorum.
 
Yazar: Sibel GİDİCİ

Kaynak: https://edebialem.com/teknoloji/dunden-bugune-robotik-dunyasi/?fbclid=PAAaawHh6iMnhQ9ptP47F53F1pnDinBAyCxMV-FikDmYJVycaAIN0Y62VfmzE

#Robot #Robotik #Tekerlek #Otomat #BuharGücü #EndüstriyelRobot #GörmeYeteneği #DijitalDevrim #YapayZeka #HumanoidRobot #XENOBOT #CYBERONE #DengeveKontrol #Gelecek #RobotikTarihi #AntikYunan #Mekanik #Arşimet #YapayZeka #ModernRobotik #Otomasyon #ServisRobotları #TıbbiRobotlar #Cerrahi #EvRobotları #Temizlik #UzayRobotları #Keşif #RobotikUygulamaları #Sağlık #TıbbiRobotik #Cerrahi #Üretim #Otomasyon #Montaj #Eğitim  #RobotikEtik #YapayZekaEtik #RobotHakları #Güvenlik #SiberGüvenlik #Gelecek #Transhümanizm #TeknolojininGeleceği